15 Kasım 2014 Cumartesi

küçük çılgınlıklar

Bugün biraz çılgınlık yapıp 3tane film izledim. İzlediğim bir film çok kaliteli olursa eğer, örneğin seven, onu sindirmek için kendime bir kaç gün verebilirim. Ama bu filmler hakkında düşünecek o kadar fazla bir şey olduğunu düşünmediğim için 3ünü de aynı gün içerisinde izledim. Kulaklık takmaktan kafam patladı ve yapmam gereken ödevlerim var ama gene de yazacağım!
Birinci filmimiz, Very Good Girls:
Now Is Good'da da oynayan sevgili Dakota Fanning'e birazcık takıntılı olduğum için şu son zamanlarda, ilgimi çeken diğer bir filmini daha izleyeyim dedim. Burdaki çocuk daha yakışıklı ve güzel rol yapıyordu:) Ana karakter olan 2 tane kız var ve ikisi de çok güzel. Dakota Fanning ile Elizabeth Olsen. Filmin konusu bu çok yakın olan iki kız arkadaşın aşık oldukları aynı çocuk ile alakalı. Denizden evlerine dönüş yolunda, tabelasına çarptıkları dondurmacı çocuğu ikisi de beğeniyor. Ondan sonra çocuk sarı saçlı olan, Lilly'nin arkasından fotoğrafını çekip şehrin sokaklarına yapıştırıyor. Bunları gören Lilly, çocuğu bulmak için tekrar sahile gidiyor ve tanışıyorlar. Aynı zaman içerisinde de Gerri adındaki diğer kız, sahildeki çocuktan ne kadar çok hoşlandığını falan anlatıyor sürekli. Lilly, o çocukla bir şeyler yaşamaması gerektiğini biliyor ama napıcaksınız değil mi? Olan oluyor, yalanlar başlıyor, işler bozuluyor.
Aslında bu filmi sevdiğimi söyleyebilirim. Now Is Good'a göre daha bir içtendi. Oyuncuların hareketleri daha doğaldı. Sadece sonunu beğenmedim. Romantik bir film olacaksa daha değişik bitebilirdi diye düşünüyorum. Ama izlemeye bitirdikten sonra içimde bir nefret yoktu, yani filme kızmamıştım, sanırım bu da sevdiğimi gösteriyor.
Yarım saat önce falan da Elizabeth Olsen ile çocuğun nişanlı olduklarını öğrendim ve çok mutlu oldum. Kızı çok güzel oğlanı çok yakışıklı buluyorum.





















İkinci filmimiz, The Ugly Truth:
Romantik komediydi. Kız tanışmak istediği adam için, bu konularda uzman olan başka bir adamdan ders alıyor. Sonu tahmin edilebilirdi, en sonunda ders aldığı adamla beraber oluyor. Bu filmi izlememin tek güzel tarafı yeni birisini keşfetmem oldu, Gerard Butler. Bu da bizi üçüncü filmimize yönlendiriyor. 

Üçüncü filmimiz, P.S I Love You:
Bu film hakkında ne hissetmem gerekiyor daha çözemedim aslında. Kadını sevdim. Zaten Gerard için izliyordum o yüzden adamla bir sorunum yoktu, aksanı hoşuma gitti:) 
Aralarda gösterdikleri adam ile kadının sahnelerini sevdim, bir de en baştaki 10dakikayı:) William zaten Supernaturalda ki Sam ve Dean'in babası olduğu için ona hiçbir şekilde ciddi bakamadım. Bu filmi de izledikten sonra bir nefret falan hissetmedim ama insanların ekşi sözlüğe yazdıkları gibi de izleyip izleyip ağlayacağım bir film değil. 
william bu, asıl adamımız değil yani
Fragmanını izlerken de adamın aslında ölmediğini, insanların öldüğünü düşünmesini istediğini falan sanıyordum o konuda küçük bir hayal kırıklığım oldu. Onun dışında bir de en baştaki Gerry'nin dans sahnesine çok gülmüştüm:)
Bugün de böyle bitiyor işte, kendinize iyi bakın!:3
Günün Şarkısı:
günlük seksi Mori fotoğrafı

2 yorum:

  1. 3. filmin kitabı vardı , yani sanırım vardı , hepsi güzel filmler sanki ama ben izleyememe durumundan çıkmalıyım önce :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kitabı olduğunu bilmiyordum:)
      Filmlerde sıkıntıdan izlenecek türdendiler, daha güzelleri var asıl:)

      Sil